Brexit Sonrası Finansal Piyasalar
16 Temmuz 2016
Batman & Superman – Adaletin Şafağı
1 Eylül 2016
Tümünü gör

Yollar Bana Memleket

Yolculuk saatini beklerken yazılmış bir blog yazısıdır bu.

Olduğun yere sığamama, kendini hiçbir zaman oraya ait hissedememe… Kafanda sürekli yer alan ‘Bir yerlere gitsem ya ben’le ilgili. Biraz hayata küsmüşlüğün, biraz insanlara kırılmanın sonucu belkide. Hiçbir şey yapmanın içinden gelmediği, gördüğün saçma sapan hayatı anlatmaya kelime dağarcığının yetersiz kaldığı, bütün cümlelerin ‘ama’ ile başladığı, canının konuşmak bile istemediği anlarda doğaçlama bir şeyler karalar ya insan. İşte öyle bir şey. Olduğu gibi bir yazı. Ne yazılacağı hiçbir zaman planlanamayan…

Her şeyi olduğu gibi bırakıp yeni bir hayata başlamaya karar vermekle ilgili.

İstanbul’u çok sevmek ve sevdiğin kadar da nefret etmek arasındaki gelgitlerin sonucu işte.

Pek çok kişinin yaşadığı bu duygu bende genelde olur ama bu aralar çok daha sık yaşadığım bir durum. Cuma akşamı iş çıkışında Mecidiyeköy’den Sabiha Gökçen’e ulaşma çabası yetmezmiş gibi geç gelen uçak ve yoğun trafikten dolayı kuleden izin alınamadığı için uçağın içinde 50 dakika bekliyor olmak bile bazen seni o yolculuktan alıkoymaya yetmiyor işte.

İşin ilginç yanı, hiç planlamadığım bu hafta sonu tatili için çektiğim bu çileye gerçekten değecek mi ondan bile habersizim.

Sadece gidiyorum. Çünkü sadece gitmek istiyorum.

Yaşadığım tüm aksiliklerin sonunda gidebilmeyi başardığımızda sabretmenin ödüllendirildiğine inandıran bir gök karşılıyor beni. İstanbul’da kalsam bulutlu ve yağışlı hava nedeniyle izleyemeyeceğim meteor yağmurunu, onlarca feet yüksekte uçağın içinden izlemek gibi pek sık karşılaşamayacağım bir olayın içinde buluyorum mesela kendimi. Uçak biraz daha yükselince simsiyah gökyüzünün içinde gördüğüm ve izlemekten kendimi alamadığım tek şey, oturduğum koltuğun tam karşısında konumlanan ‘ay’.

Daha önce hiç görmediğim kızıl ve turuncu arasındaki bir tonda adeta ‘Sakın pes etme, her şey çok güzel olacak’ diyor.

Ay’a bakıp gülümsediğimi hatırlıyorum bir süre. Sonrasında ise her şey çok güzel oldu gerçekten de. Mükemmel geçen iki dolu gün, kafamdaki tüm acabaları bir kenara bıraktırdı. Kariyerimi şekillendirecek kararlar almanın ötesinde iş hayatında belki tanışabileceğim en mükemmel insanı tanıdım.

Kafamda sürekli projeler ve fikirler olur ama çoğu zaman hayata geçemeden söner. Oysa bu sefer çok farklı oldu. İçinde yer almaktan çok keyif alacağım ve beni inanılmaz heyecanlandıran bir projeye merhaba demenin sevinciyle İstanbul’a dönerken yazılmış bir yazı bu işte. Tüm hafta sonu boyunca bu blog için bir şeyler yazmalıyım diye bilgisayarı açıp hiçbir şey yazamadan bilgisayarı kapatırken her şeyin sonunda kendiliğinden yazılmış bir yazı sadece.

İçinde pek çok duygu barındıran ve anlatacak çok fazla hikayesi olan.

İleride bu yazıyı okuduğumda tüm yaşadıklarımı gözümün önünden geçirmek isteyeceğim ve ‘her şey böyle başlamıştı’ diyebileceğim bir yazı olsun istedim.

Oldu.
Olabildiğince içten.
Olabildiğince derinden.


Merve Şahin
Haber Editörü

1 Comment

  1. Alper dedi ki:

    MÜthiş bir yazı, çok duygulandım…
    Alper Kul

Alper için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir